İçeriğe atla
1400 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO!
1400 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO!
1400 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO!
1400 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO!
1400 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO!
1400 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO!
1400 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO!
1400 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO!
1400 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO!
1400 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO!
1400 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO!
1400 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO!

Modern dünyada zaman, yalnızca saniyelerle değil; yapılmış işlerle, atılmış adımlarla, alınmış sonuçlarla ölçülüyor. Boş geçen an, heba edilmiş sayılıyor. Üretmediğin, çalışmadığın her saniye; üzerine yapışan görünmez bir suçluluk hissiyle lekeleniyor.

Günü “değerli” kılmak, bir şey başarmış olmayı gerektiriyor artık. İlerlemek, gelişmek, verimli olmak... Yalnızca iş saatleri değil, uyanık olunan her an bu döngüye dahil edilmiş. Tatiller performansa, hobiler projelere, dinlenmeler kişisel gelişime dönüştürülmüş. "Boş zaman" diye bir şey kalmamış; her zamanın bir çıktısı, bir kanıtı olmalı.

Beden dinleniyor gibi yaparken zihin hala bir sonraki adıma odaklanıyor. Huzur bile check-list’e eklenmiş.

Peki bu doymak bilmeyen beklenti nereden çıkıyor? Ve biz, bu döngünün tam olarak neresindeyiz?

ÇIKIŞ NOKTASI

Biraz geriye sarınca, bugün neden sürekli “bir şeyler yapmalıyım” hissine kapıldığımızı anlamak zor değil. Aydınlanma sonrası dünyada çalışmak sadece geçim yolu değil, bir erdem olarak kutsandı. Üretmek, meşgul olmak, çabalamak… Bunlar bireyin hem ahlaki hem toplumsal değerini belirleyen birer gerekliliğe dönüştü. Ve sistem durmayı hiç sevmedi. Boşluk, tehdit olarak görüldü. Sürekli dönen çarkların arasında senin de durmadan dönmen beklendi. Durursan düşersin; düşersen değersizleşirsin öğretisi yerleşti zihinlerimize.  

Konu ne olursa olsun, bazen form değişti ama öğreti hep aynı kaldı. Günümüzde, belki de bunu en çok hissettiğimiz alanlardan biri de sosyal medya ve dijital görünürlük kavramı. Sosyal medyada “ben buradayım” demek, neredeyse var olmanın şartı oldu. Sadece üretmek yetmez, üretirken paylaşmak, gösterip “değerli” olduğunu ispatlamak zorundasın. Yoksa gerçekten bir şey yapmış sayılır mısın?  

MÜKEMMEL OLMA ZORUNLULUĞU

Bazen geçmişten taşıdığımız travmalar, bazen etrafımızdan duyduklarımız, bazen de içimizde büyüyen korkular bizi mükemmel olmaya zorlar. Bu baskı yalnızca dışarıdan gelen beklentilerden kaynaklanmaz; aslında en sarsıcı olan, kendi kendimize koyduğumuz yüksek standartlardır. Kendi varoluş amacımızı, kendimizi sevmeyi, hatta nefes almayı bile mükemmel olmaya bağlamışızdır.

Ama bu mükemmeliyet arayışı, sadece kendimizle değil, yaptıklarımızla da ilişkilidir. Üretmek, başarı ve değer görmek için bir araç haline gelir; yaptığımız her iş, her proje, her düşünce mükemmel olmalı, bir anlamda onaylanmalıdır. Üretim, kendimizi kanıtlamanın, varoluşumuzu haklı çıkarmanın yolu olur. Oysa bu sonsuz döngü içinde, yaptıklarımız hiçbir zaman yeterli olmaz. Çünkü mükemmellik, ulaşılması imkânsız bir hedefe dönüşür; her biten iş, yeni bir başlangıç için baskı yaratır. Üretmekten yorgun düşer, kendimizi hep eksik hissederiz. Ve belki de en büyük yanılsama, üretmekle var olduğumuzu sanmaktır.

BURNOUT’UN ROMANTİZE EDİLMESİ

Ne kadar çalıştığını anlatmanın yolları çeşitlendi: uykusuzluk, kahve bağımlılığı, görüşmelerle dolu takvim, yapılacak işler arasında neredeyse boşluk olmayan ajanda…  Ve hepsi birer övünç madalyasına dönüştü.

Tükenmişlik, durmayı gerektiren bir alarm olmaktan çıktı. “Çok yoğunum, uykusuzum, hiç vaktim yok” demek, hedeflerinin peşinden koştuğuna dair bir ispat belgesi niteliğinde. Yorulmak, var gücüyle çalıştığını göstermek anlamına geliyor. Çünkü hâlâ ayakta kalabilmişsen, bu seni güçlü yapıyor sanıyorlar. Oysa bazen yorgunluk, sadece yorgunluktur.

Ne üretkenliğe açılan bir kapıdır, ne de devam etmen gerektiğine dair bir işaret. Sadece bedenin ve zihnin sessizce “artık yeter” dediği bir duraktır. Ve o sesi dinlemediğimiz takdirde tıkanmaya başlarız.

TOKSİK ÜRETKENLİK

Üretmek, insanın kendini gerçekleştirme biçimlerinden biri. Yalnızca ellerle yaratılan bir şey değil bu; zihinden geçen her fikir, her hayal de bir üretime dahil. Ama mesele üretmenin kendisi değil artık. Mesele, durmadan üretme baskısı. Hiçbir an boş kalmamalıymış gibi, sessizlik bile doldurulması gereken bir boşluk haline geldi.

Boş zamanlarımızda sadece oturmak dahi suçluluk yaratıyor. Hemen bir video açıyor, bir podcast başlatıyor ya da “verimli” bir şeyle oyalanmaya çalışıyoruz. Üstelik verimli bir şey yapıyorsak bile odak süremiz öylesine düştü ki, izlenilen ve dinlenilen şeyleri bu verimli anlala birleştiriyoruz. Aynı zamanda iki iş yapmak bize daha fazla iş yapmış olduğumuzu hissettirip, kısa süreliğine bir rahatlama yaşamızı sağlıyor. Yaptığımız her şeyi üretimle entegre eder hale geldik. 

BOŞLUĞA TAHAMMÜL

Sürekli üretme modunda kalmak, üretimin en kıymetli malzemesi olan yaratıcılığı törpüleyen bir şey. Oysa zihnin yaratıcı bölgesi “default mode network” tam da hiçbir şey yapmadığımız anlarda devreye girer. Boşluk, fikirlerin büyüyebileceği bir zemin sunar. Sessizlikte serpilen düşünceler, dış dünyanın gürültüsü azaldığında kendini gösterir. Ama durmak neredeyse suç sayıldığında, iç ses de bastırılır.

BOŞLUK TAM OLARAK NEYİ KAPSIYOR?

Hiçbir şey yapmamak, oturup saatlerce sosyal medya videoları izleyerek beyni dopaminle uyuşturmak anlamına gelmiyor. Bunu yapmak, zihni kendi düşüncelerini duyamayacağın hale getiren bir gürültüyle dolduruyor. Oysaki gerçekten hiçbir şey yapmama kavramının bir adı var: Niksen. Hollanda kökenli bu kavram “amaçsızca hiçbir şey yapma hali” anlamına geliyor. Ama burada önemli olan, “hiçbir şey yapmaktan” kasıt, sosyal medyada gezinmek, film izlemek ya da meşgul olmak değil. Çünkü bu aktivitelerin bile bir amacı, bir sonucu vardır; rahatlamak, eğlenmek, bilgi edinmek gibi. Niksen ise tamamen beklentisiz, koşulsuz bir duruşu ifade eder. Ne yapacağımızı planlamadan, bir hedef olmadan sadece “olmayı” seçmektir. Bu kavram, modern hayatın hızından ve sürekli üretme baskısından kaçışın nazik bir yolu olarak doğdu. Çünkü ancak bu sakinlik ve amaçsızlık içinde zihin ve beden gerçek anlamda yenilenebilir, yaratıcılık kendiliğinden filizlenebilir.

NASIL DİNLENİLİR?

Söylemenin, yapmaktan daha kolay olduğu bazı şeyler var. Bu da onlardan biri. Ancak bazı örnekler vererek, belki de nasıl yapılabileceği konusunda yardımcı olabiliriz

Küçük molalar vermek: Düzenli olarak çalışmaya küçük aralar vermek. Esnemek, içecek bir şeyler almak gibi küçük, hareketler yapmak.

Anlamsız yürüyüşlere çıkmak: Bir varış noktası, sayılan adımlar olmadan, podcast dinlemeden sadece yürümek. Bu, hem kendi iç sesimizi duymaya hem de fiziksel olarak gerildiğimizde bedenimizin gevşemesine fırsat tanır.  

Bilinçli dinlenme zamanı yaratmak: İşlerin sakin olduğu dönemlerde dinlenecek zamanı planlamak da önemlidir. Bir şey yapmalıyım korkusuyla vakit geçirmek yerine, gerçekten dinlenmek gerekir. Bu vakitler gün ortasında kestirmek, kitap okumak, kısacası kaygısız geçirilen bir zaman dilimini kapsar.

VAR OLMAYI HATIRLAMAK

Hiçbir şey yapmamak üretimin bir düşmanı değil, aslında bir tür hazırlıktır. Toprağın nadasa bırakılması gibi; verimli olmanın yolu bazen üretmemekten geçer. Her şeyin sürekli açık, sürekli aktif olduğu bir dünyada ‘kapanmayı’ seçmek sessiz bir güç gösterisidir


 

 

KAYNAKLAR

https://boxofamazing.substack.com/p/üretkenlik-kult-u-kırıcı-bir-şey

https://www.thetribune.ca/opinion/on-why-the-cult-of-productivity-is-not-productive-682364

https://time.com/5300633/hiçbir-sey-yapma-calisma-tatil-zaman-tarihi-bos-zaman

https://www.psychologytoday.com/us/blog/everyday-resilience/202501/why-doing-nothing-is-doing-something-good-for-yourself

https://www.creativeboom.com/tips/the-power-of-doing-nothing-and-why-it-helps-your-creative-work/

https://lithub.com/sıkılmadan-yaratıcılık-sağlayamazsınız

https://www.newyorker.com/culture/annals-of-inquiry/what-does-boredom-do-to-us-and-for-us?

https://www.iesohealth.com/wellbeing-blog/what-is-relaxation-induced-anxiety-and-how-can-i-avoid-it

Psychology Today – Neden Hiçbir Şey Yapmadığımızda Suçluluk Duyarız?

Olga Mecking – Niksen: Hollanda'nın Hiçbir Şey Yapmama Sanatını Benimsemek

https://www.vogue.com/article/what-is-toxic-productivity?

 

Sepet

Sepetiniz şu anda boş.

Alışverişe Başla

Seçenekler