Okuma Süresi: 5 dakika /
Moda, bireylerin kendi anlatılarını stil, kıyafet ve aksesuarlar aracılığıyla resmetmelerine olanak tanıyan güçlü bir öz kimlik aracı. Yaratıcılığı teşvik ederek toplumu harekete geçirmekte büyük rol oynar ve topluma fayda sağlar. Ancak yaratıcılığın sınır tanımadığı ve kendini ifade etmenin ön plana çıktığı modanın görünüşte özgürleşmiş olan bu kendini ifade etme dünyasında cinsiyete dayalı eşitsizlikler hala varlığını sürdürmektedir. Podyumların ışıltısı ve dergilerin parlak sayfalarının ötesinde, sektörün özüne işlemiş ve uzun zamandır tartışılan cinsiyet eşitsizliği konusu ikili cinsiyet normlarına uymayı reddeden moda markaları ile aşılmaya çalışılsa da hala tam olarak çözülebilmiş değil. Bu bir trend değil, modanın en etkili gruplarının gecikmiş bir temsili olarak düşünülmeli.
Bu blog yazısında, moda dünyasının karmaşık katmanlarında bir yolculuğa çıkacağız ve toplumsal cinsiyetin giysilerin tasarımında, pazarlanmasında ve üretiminde nasıl bir rol oynadığını keşfedeceğiz. Tasarımcıların, modellerin, tüketicilerin ve işçilerin karşılaştığı zorluklara ışık tutarak devam eden sistemik eşitsizliklerden bahsedeceğiz ve akışkan tasarımların nasıl çözümün parçası olabileceğini beraber inceleyeceğiz.
Modada İkili Cinsiyet Ne Anlama Geliyor?
Dijital strateji ve planlama alanında çalışan Luciana Zegheanu, modanın sosyoekonomik ve siyasi manzaralarda değişikliklere neden olduğunu belirtiyor. Bu da modanın sosyal statüyü, trendleri ve hatta kıyafetlerin topluma nasıl uygulanabileceğini etkilediği anlamına geliyor. Moda, toplumsal cinsiyeti belirlemenin en büyük yollarından biridir. Toplumsal cinsiyet rolleri de sosyal olarak inşa edilmiştir. Kadınların nasıl davranması ve giyinmesi gerektiği kadar erkeklerin nasıl davranması gerektiği de uzun zaman önce belirlenmiştir.
Bu nedenle cinsiyet ayrımı gözetmeyen moda, insanların nasıl giyinmek istediklerini seçme özgürlüğünden başka bir şey değildir. Bunu tasarımcıların ve markaların düz kesim ve unisex giyim üretmeye yönelik bir uyarlaması olarak algılamamak önemli. Bunun nedeni, ikili cinsiyet kavramının cinsiyeti iki ayrı, karşıt ve birbirini dışlayan kategoriye (tipik olarak erkek ve kadın) ayırmayı içermesidir.
İkili cinsiyet anlayışında, bireylerin doğumdaki biyolojik cinsiyetlerine göre bu iki kategoriden birine düzgün bir şekilde uymaları beklenir. Bu kavram oldukça sınırlayıcı olabilir, çünkü kişinin kendini ve kimliğini ifade ediş biçimi bu iki keskin kavram içine sıkışmak zorunda değildir. Bu noktada cinsiyet akışkanlığı kavramıyla da yollarımız kesişir. Cinsiyet akışkanlığı, cinsiyet ikiliğinin bir ucuna sabitlenmemiş bir cinsiyet kimliğini tanımlayan bir terimdir. Kendilerini akışkan cinsiyetli olarak tanımlayan kişiler, cinsiyet kimliklerini hem erkek hem de kadının bir kombinasyonu olarak, hiçbiri olarak, tamamen farklı bir cinsiyet olarak veya zaman içinde değişebilen akışkan ve gelişen bir kavram olarak deneyimleyebilirler.
Mini Tarihçe
Modada ikili cinsiyet normlarına uymayan yaklaşımların varlığı çok eskilere dayanıyor. Antik Yunanlılar, Romalılar ve Mısırlılar, cinsiyetlerine bakılmaksızın etek veya tunik (toga olarak da bilinir) giyerlerdi. O dönemde giyim herhangi bir cinsiyete atfedilmiyordu. Kıyafetler başlangıçta bir hayatta kalma aracı olarak ortaya çıktı ancak zamanla bir ifade biçimine dönüştü. Özetle giyimin cinsiyetlendirilmesi de toplumsal yapıların bir ürünüdür.
Batı moda tarihinde de geçmişte bazı kültürlerde kadın ve erkek modası arasındaki ayrımın var olmadığına dair bilgilere sahibiz. Feodal dönemlerde, benzer sosyal sınıflardaki kadın ve erkekler büyük ölçüde aynı şekilde giyinirdi; zira giyim, faydacı olmanın ötesinde, cinsiyetten ziyade statünün bir yansımasıydı.
Cinsiyet akışkanlığı ya da ikili olmayan moda yeni bir şey değildir. Zaman ve mekan boyunca kültürler ve çağlar, cinsiyetin bir ifadesi olarak modayı her zaman denemiş ve kendi cinsiyet kavramlarını yansıtmışlardır. Bugün Batı'da, Z kuşağı ve Y kuşağı toplumun dayattığı sınırlara meydan okudukça, toplumsal cinsiyetin kadın ve erkek olarak ikili ayrımı gevşemeye başlamıştır. Gerçekten de son yıllarda da gözlemleyebildiğimiz üzere modada cinsiyet akışkanlığı ivme kazanıp gölgelerden çıkarak tüm cinsiyetler yelpazesinde demokratikleşmekte.
Klişeler ve Stereotipler
Tasarım ve Stiller: İkili cinsiyetin hakim olduğu modada giysi tasarımları ve stilleri yalnızca bir cinsiyet tarafından giyileceği varsayımıyla oluşturulur. Örneğin, erkek modası tipik olarak sadelik, pratiklik ve güce odaklanma ile karakterize edilen takım elbise, pantolon ve gömlek gibi öğeleri içerir. Öte yandan kadın modası genellikle güzellik, süsleme ve zarafeti vurgulayan elbiseler, etekler ve bluzlar içerir. Bu ayrımların temel dayanağı genellikle toplumsal cinsiyet stereotipleridir.
Renk Stereotipleri: Cinsiyet ikiliği ayrıca belirli renkleri belirli cinsiyetlerle ilişkilendirir. Örneğin, pembe geleneksel olarak kadınlıkla, mavi ise erkeklikle ilişkilendirilir. Bu renk stereotipleri onlarca yıldır giyim tasarımını ve pazarlamasını etkilemiş ve ikiliyi daha da güçlendirmiştir.
Pazarlama: Moda markaları ve perakendeciler tarihsel olarak giyim bölümlerini cinsiyet ikiliğine göre pazarlamış ve düzenlemişlerdir. Bu yaklaşım, kadın ve erkek giyiminde ayrı bölümler oluşturularak, iki cinsiyet arasındaki katı sınırlar fikri korunarak sürdürülmektedir.
Beden ve Kalıp: Erkekler için tasarlanan kıyafetlerin genel olarak kadınlar için tasarlananlardan farklı bir kalıpta olması, geleneksel cinsiyet ikililiğine uymayan ve kendini farklı kıyafetlerle ifade etmek isteyen bireyler için işi zorlaştırıyor. Üstelik bu kalıplar çocukluktan itibaren ortaya çıkıyor. 10 yaş altı kız ve erkek çocukların benzer kesim ve şekillerde gömlek ve şortlara ulaşabilmesi oldukça normal görünse de gerçek farklıdır. Araştırmalar, bu yaştaki kız çocuklarına yönelik şortların, benzer boylara rağmen, erkek çocuklarına göre çok daha kısa üretildiğini gösteriyor.
Belirli bir cinsiyete yönelik olarak tasarlanmayan veya pazarlanmayan ve herhangi bir öğeyi, rengi, baskıyı, deseni, kumaşı vb. cinsiyet ikiliklerine ayırmaktan kaçınan cinsiyet-akışkan koleksiyonları giderek daha fazla görüyoruz. Bu durumun da dinozorlarla süslenmiş gecelikler, futbol desenli etekler veya tek boynuzlu atlarla kaplı kargo şortları gibi kıyafetleri bulmanın neredeyse imkansız oluşunu ortadan kaldırmasını umuyoruz.
Cinsiyetsiz Koleksiyonların Önemi
Cinsiyet ayrımı gözetmeyen giysiler uzun zamandır mevcuttu ancak zaman zaman oldukça niş olma eğilimindelerdi. 30 yıl önce, Yohji Yamamoto gibi üst düzey tasarımcılar oldukça varlıklı bir müşteri kitlesi için o zamanlar unisex olarak adlandırılan kıyafetler sunuyordu. Bugünlerde ise durum farklı, artık yerel markalardan uluslararası olanlara kadar birçok marka tasarımlarında cinsiyet ikiliği normlarına uymamayı tercih etmekte. Bunun önemi ise düşündüğümüzden çok daha büyük olabilir.
Öncelikle modanın toplumsal cinsiyet ikilisinin dışında kalanlar da dahil olmak üzere çoğu insanın her gün yaşadığı ve karşılaştığı bir kavram olduğunu biliyoruz. Mağaza raflarında kıyafetler görmekten, moda dergilerinde en yeni tasarımcıların podyumlarda sergilediklerini aktif olarak takip etmeye ve sonuçta onları giymeye kadar çoğu insan moda endüstrisiyle düzenli olarak etkileşime giriyor. Dolayısıyla kapsayıcılık temelde bir haktır ve insanlara kendilerini diledikleri gibi ifade etmelerinin kapısını aralar.
Ancak bu hakları anlamak kadar ifade etmek de önemli: Cinsiyetsiz moda sadece ikili cinsiyet kimlikleri içerisinde kendilerini ifade etmemeyi tercih edenler için değil; bunu arzulayan herkes içindir. Bu giyim konusunda tarafsız bir duruş sergilemek olarak görülebilir. Bu seçenekleri herkesin kullanımına sunmak, seçim özgürlüğüne ve kendisi olarak var olma özgürlüğüne sahip olmakla ilgilidir.
Tüm bu nedenlerle moda kampanyalarının bu toplumun çeşitliliğini doğru bir şekilde yansıtması mantıklı değil mi? Çeşitlilik, çeşitli sosyal geçmişlerden, etnik kökenlerden, cinselliklerden, cinsiyet kimliklerinden veya yeteneklerden gelen insanların toplumun herhangi bir yönüne dahil edilmesi olarak tanımlanabilir, bu nedenle moda da kapsayıcı olmalıdır.
Bunun yanı sıra, moda kampanyalarının çeşitlilik içermesi, toplumun genelinin daha kabullenici olması yönünde de önemli bir rol oynar. Çünkü insanlar spot ışıkları altında çok çeşitli insanları görmeye alışacaktır. İşte bu yüzden modada çeşitlilik çok önemlidir. Doktor Barbara Kulaga’nın da belirttiği gibi: “Toplum geliştikçe normlar da değişir, normlar değiştiğinde moda da değişir ya da tam tersi. Tasarımcıların, bir kişinin cinsiyet kimliğinin veya ifadesinin zaman içinde değişmesi olarak tanımlanan cinsiyet akışkanlığına doğru kaydığı bir trendi yavaş yavaş görmeye başlıyoruz. Kimlik, bir zamanlar olduğundan daha az ikili bir bakış açısıyla görülüyor ve moda endüstrisi, tamamen cinsiyetsiz koleksiyonlar yaratarak veya seçimlerinde cinsiyete dayalı akışkan kıyafetleri dahil ederek cinsiyet normlarını yapısöküme uğratmaya başladığı noktaya kadar buna uyum sağlamaya başladı.”
Modada Cinsiyet Eşitsizlikleri
Liderlik Rollerinde Eşitsiz Temsil: Moda şirketlerinin üst kademelerine baktığımızda cinsiyet çeşitliliğinde gözle görülür bir eksiklik var. Yaratıcı direktörler ve CEO'lar gibi liderlik rolleri ağırlıklı olarak erkekler tarafından üstleniliyor. Kadınlar moda iş gücünde önemli bir varlık oluşturmalarına rağmen, güç ve karar alma pozisyonlarında yeterince temsil edilmiyorlar. Her ne kadar kadınlar moda okulu katılımcılarının çoğunluğunu ve moda iş gücünün %70'inden fazlasını oluştursa da, en iyi moda listelerinde liderlik pozisyonlarının %25'inden azına sahipler. McKinsey, "tanınmış kadın giyim markalarının %50'den azının kadınlar tarafından tasarlandığını ve büyük markaların yalnızca %14'ünün yönetiminde bir kadın bulunduğunu" belirtiyor. Çalışma alanlarında ikili olmayan bireylerin varlığına ilişkin veriler net değildir. Bununla birlikte, markaların cinsiyet ilişkileri konusunda daha eleştirel ve yaratıcı düşünmeyi ifade etmelerine rağmen, cinsiyet akışkanlığının henüz moda endüstrisine tam olarak entegre edilemediği açıktır.
Ücret Eşitsizlikleri: Diğer birçok sektör gibi moda dünyası da cinsiyete dayalı ücret eşitsizlikleriyle boğuşuyor. Moda endüstrisindeki kadınlar, özellikle de hazır giyim işçisi ve terzi gibi işlerde çalışanlar, genellikle erkek meslektaşlarından daha az kazanıyor. Bu ücret farkı yalnızca ekonomik adaletsizliği yansıtmakla kalmıyor, aynı zamanda sektördeki kadın emeğine yeterince değer verilmediğini de ortaya koyuyor. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) dokuz Asya ülkesinde hazır giyim sektörünü inceleyen 2019 raporuna göre, cinsiyetler arası ortalama ücret farkı yaklaşık %18.
Kapsayıcılık Eksikliği: Moda endüstrisi cinsiyet çeşitliliğini ve kapsayıcılığı benimsemekte oldukça geç kaldı. İkili olmayan ve cinsiyet uyumsuz olarak tanımlanan bireyler, moda kampanyalarında temsil edilme ve farklı cinsiyet kimliklerine hitap eden kıyafetlerin mevcudiyeti açısından sıklıkla marjinalleştirilir. Moda endüstrisinde transfobi hâlâ yaygın; örneğin Victoria's Secret'ın pazarlama müdürü, ilk trans modelin işe alınmasının ardından 2019'da istifa etti.
Taciz ve Ayrımcılık: Cinsel tacizle ilgili konular da dahil olmak üzere taciz ve ayrımcılık raporları moda endüstrisinde oldukça yaygın. #MeToo hareketi bu sorunlara ışık tutarak daha güvenli ve daha eşitlikçi çalışma koşullarına duyulan ihtiyacı ortaya çıkardı.
Cinsiyete dayalı akışkan moda kavramını benimseyerek, kendini ifade etmenin sınır tanımadığı, kapsayıcılığın norm olduğu ve stil ve güzellik standartlarını herkes için yeniden tanımladığımız bir dünyaya katkıda bulunabiliriz. Araştırmalar, Z kuşağının %56'sının kendilerine atanan cinsiyet dışında alışveriş yaptığını gösteriyor. Başka bir çalışmada, Z kuşağı katılımcılarının %41'i kendilerini yelpazede tarafsız olarak tanımladı; yarıdan fazlası ise kendilerini heteroseksüel dışında bir şey olarak tanımladı. Bu çalışmaların gösterdiği gibi, ikili cinsiyet normlarına uymayan tasarımlar, modanın cinsiyetle sınırlı olmadığı, dönüştürücü bir geleceğin yolunu açıyor.
Tişörtlerin her iki cinsiyet tarafından da giyilebilecek şekilde tasarlanması, renk ve desen kullanmaktan korkmamak, tasarımlara derin cepler, düğmeler ve fermuarlar gibi herkes için işlevsel olabilecek parçalar eklemek, her tarza adapte edilebilecek doğal kumaşlar kullanmak cinsiyetsiz tasarımlar üretmeye başlamak için güzel bir başlangıç noktası olabilir.
Coco Chanel'in dediği gibi : "Moda sadece elbiselerde var olan bir şey değildir. Moda gökyüzündedir, sokaktadır; moda fikirlerle, yaşama şeklimizle, olup bitenlerle ilgilidir."
Kaynaklar:
- https://medium.com/gbc-college-english-lemonade/how-gender-fluidity-affected-the-fashion-world-today-b02ff2772e0d
- https://fashinnovation.nyc/genderless-fashion/
- https://www.buro247.my/fashion/style/evolution-of-gender-fluid-fashion-history.html
- https://www.heuritech.com/articles/gender-fluidity-fashion-history-trends-2022-2023/
- https://www.forbesindia.com/article/lifes/fashions-gender-stereotypes-start-at-a-very-young-age/79285/1
- https://www.heuritech.com/articles/gender-fluidity-fashion-history-trends-2022-2023/
- https://toppandigital.com/translation-blog/how-gender-fluidity-influences-the-fashion-industry/
- https://fashinnovation.nyc/genderless-fashion/
- https://www.mindlessmag.com/post/the-gender-binary-fashion-and-diversity-1
- https://escholarship.org/content/qt55n8661k/qt55n8661k.pdf
- https://www.researchgate.net/publication/359945055_Gender_stereotype_and_Influencers'_role_in_genderless_fashion
- https://www.thefashionlaw.com/has-fashion-given-women-a-fighting-chance/
- https://150sec.com/play-out-bringing-queer-visibility-to-fashion-industry/15902/
- https://www.fashionrevolution.org/the-fashion-industry-needs-to-break-with-its-gender-and-womens-rights-problems/
- https://www.teenvogue.com/story/talulah-eve-brown-transgender-model-lfw-tokenism-open-letter
- https://www.britannica.com/topic/Me-Too-movement
- Rob Smith, Phluid Projesi, 2019
- Yardımcısı, 2021
- https://www.familyindustries.com/blog/the-rise-of-gender-neutral-clothing#:~:text=Well%2C%20%E2%80%9CGenderless%E2%80%9D%20clothing%20is ,%20doğal olarak%20eril%20veya%20kadınsı değil